Alzheimer, tıpkı diğer rahatsızlıklar gibi oldukça fazla kalıp yargılara maruz kalan, rahatsızlığa hassas yaklaşımlarda bulunulması gereken nörolojik bir rahatsızlıktır. Genellikle Geriatri uzmanlığı çerçevesinde incelenen Alzheimer, günümüzde erken yaşlarda başlangıç gösteren bireylerin rapor edilmesiyle birlikte farklı bakış açıları tarafından da incelenmelidir.
Alzheimer hastalığı nörologlar ve geriatri hekimleri tarafından incelenir. Bu sürece psikologların da dahil olması önemlidir. Özellikle psikologlar tarafından yapılan ve değerlendirilen nöropsikolojik testler, hastalığın tanımlanmasında oldukça önemli rol üstlenmekte. Ek olarak psikologların yoğun stres gibi olgular üzerinde çalışması Alzheimer riskini azaltmaktadır. Psikologların diğer bir göreviyse Alzheimer hastalarının bakım verenleri üzerinden tanımlanmaktadır. Bakım veren yakınlar bu süreçte gerek duygusal olarak yıpranmakta gerekse sosyal ve kişisel hayatlarını Alzheimer hastası yakınlarına göre şekillendirdiklerinden dolayı psikolojik sağlıkları risk altında olabilmektedir. Tam da bu noktada psikologların görevi başlamaktadır.
Bugün Alzheimer hastalığı nedir, nasıl oluşur, yakınları nasıl etkilenir ve yakınlara yönelik müdahale yöntemleri nelerdir gibi konu başlıklarına değineceğiz.
Demans Nedir?
Alzheimer, en fazla görülen Demans türüdür. Peki Demans nedir? Demans, bireylerin bilişsel işlevlerinde genel bir düşüşe yol açabilen, günlük yaşamı etkileyen bir hastalık grubudur. Hafıza kaybı, düşünme, anlama, dil ve sosyal becerilerde azalma gibi belirtilerle karakterize olan Demans, sadece bir hastalık değil, birçok farklı durumun sonucu olabilen bir sendromdur. Demansı içinde birçok rengi barındıran bir yelpazeye benzetebiliriz. Renkler hastalıkları, renklerin toplandığı yer yani yelpazeyi demans olarak tanımlayabiliriz.
Alzheimer Nedir?
Alzheimer, beyin hücrelerinin zaman içerisinde yok olması sonucu hafıza kaybı, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirme güçlüğü, düşünme ve problem çözme yeteneklerinde azalma gibi belirtilerle karakterize olan bir Demans türüdür. Bazı bireylerde kişilik değişimi de gözlemlenebilir. Bu değişimi tanımlamamızda yarar var çünkü buradaki değişim bireyin mizacı değildir. Örnek olarak birey, hastalık öncesi yaşantısında kurallara esnetebilen birisiyken hastalık sonrası katı ve düzenli hale, hatta bardağının yerinin değiştirilmesi durumuna yüksek tepki verebilecek duruma gelebilir.
Alzheimer’ı tanıtırken belirtilerine değindik fakat bu belirtileri açmalıyız. Genellikle belirtiler yavaşça başlar ve zamanla ilerler. Belirtiler Alzheimer’ın evresine göre değişebilir. Bu belirtiler genellikle 5 farklı biçimde ortaya çıkabilir:
Hafıza Kaybı: Alzheimer hastalığı ile en karakterize belirtidir. Hastalar yeni edindikleri bilgileri ve doğum günü, evlilik tarihi gibi önemli günlerin tarihini unutabilir.
Dil ve İletişim Sorunu: Alzheimer hastaları konuşma sırasında akışa ve konuya uygun kelime bulmakta zorlanma ve cümleleri tamamlamakta sorun yaşayabilirler.
Düşünme ve Problem Çözme Zorlukları: Hastalar basit karar almakta zorluk yaşayabilirler ve ikili ilişkilerinde yaşadıkları problemleri çözmede zorluk yaşayabilirler.
Yön Bulmada Zorluk: Hastalar kendi oturdukları sokakta bile kaybolabilirler. Bu duruma ek olarak bu madde altında hastalar günün hangi saatinde olduklarını bile karıştırabilirler.
Kişilik ve Davranış Değişiklikleri: Hastalar ani öfke patlamaları, kaygı veya huzursuzluk yaşayabilirler.
Belirtiler sinsice gelişebilir. Zaman geçtikçe belirtiler daha belirgin hale gelirler. Hastalıkta erken tanı ve müdahale, hastalığın seyrini, hastayı ve hastaya bakım verenleri olumlu yönde etkileyebilir.
Alzheimer Nasıl Oluşur?
Alzheimer hastalığının kesin nedeni bilinmemektedir, ancak genetik, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerinin birleşimi etkili olabilir. Beyinde anormal protein birikimleri oluşur, bu da beyin hücrelerinin ölümüne ve sinapsların bozulmasına yol açar. Beyinde yaşanan bu tahribat Alzheimer hastalığına yol açar. Yoğun stresli bir yaşantı da hastalığın sebepleri arasında gösterilmektedir.
Alzheimer Tedavisi:
Alzheimer için kesin bir tedavi yoktur, ancak belirtileri yönetmek için ilaçlar ve sosyal etkinlik seçenekleri mevcuttur. İlaçlar, belirtilerin ilerlemesini yavaşlatabilir veya bazı semptomları hafifletebilir. Sosyal etkinlikler, hastaların yaşam kalitesini artırmada yardımcı olabilir ve çeşitli yollarla bilişsel ve motor yetenekleri çalıştırılarak hastalığın seyrine olumlu dokunuşlar sağlanabilir.
Bu sosyal etkinlikler için bir tane örnek verelim:
Origami: Hasta, bakım vereni ve yakınlarıyla birlikte adım adım olacak şekilde origami sanatı yapar. Hastaların ince motor becerileri geliştirilirken bir uğraş edinmesine yardımcı olabilir. Bu kazanımlara ek olarak sayılabilecek yakınları ile iyi bir ilişki ortamı sağlanabilir.
Bakım Verenler Nasıl Etkilenir?
Alzheimer hastaları günlük ihtiyaçlarını gidermekte zorluklar yaşayabildiklerinden dolayı bakıma ihtiyaçları yüksek seviyededir. Bakım vermenin sosyal yaşam, fiziksel ve psikolojik zorluklarını yaşayan bakım verenleri de ele almakta yarar vardır. Bu zorlukları madde madde ele alalım:
Sosyal Yaşam: Bakım verenler, günlerinin büyük bir bölümünü Alzheimer hastası yakınlarına ayırmak zorunda kalabilirler. Hastaların günlük ihtiyaçlarını gidermek bir yana hastaların güvenlikleri için yanlarında bulunurlar. Alzheimer tanısından muzdarip bireyler gün içerisinde mutfakta ocağı açık unutabilirler, nefes almaya dışarı çıkıp kaybolabilirler, evin camlarını açık unutup üşüyebilirler. Bu gibi gerek sağlık problemlerine gerekse güvenlik açısından risk altında olabilecekleri durumların önüne geçmek için bakım verenler yakınlarının yanında olmaktadırlar. Bu süreler uzun olduğu için bakım verenler sosyal yaşamlarından feda edebilirler. Bu feda sonucu çeşitli psikolojik çökkünlükler, arkadaşlık bağlarında kopuşlar ve hobilerini bırakmak gibi durumlarla karşı karşıya kalabilirler.
Fiziksel Zorluk: Bakım verenler, hastanın bakımı sırasında fiziksel zorluklarla da karşılaşabilirler. Bu zorluklardan bir tanesini açıklamak isterim. Alzheimer hastalığının çıktılarından birisi olan biyolojik saatte değişiklik hastanın uyku saatlerini de etkileyebilmektedir. Hastalar geceleri uyanabilirler ve bakım verenden talepte bulunabilirler. Bu durumda bakım verende uykusuzluk durumu ortaya çıkabilir ve kişiyi zorlayabilir.
Psikolojik Zorluk: Alzheimer tanısı alan bireyin yakını olmak, bakım verenlerin duygusal dengesini ve psikolojik sağlığını etkileyebilir. Bakım verenler bu zorlukları normal bir süreç olarak kabul edebilir ve kendilerinde ortaya çıkabilecek psikolojik kötü oluşun farkına varamayabilir. Dışarıdan bir göz olarak psikologlar bu noktada gerek ikili iletişim sırasında gerekse yaptıkları psikolojik değerlendirmeler ile bu durumun farkına varılmasında rol üstlenebilir.
Bakım Verenlere Psikolojik Destek
Bakım verenlerin yaşadıkları zorluklara değindik. Bu zorlukların getirisi olarak yaşayabilecekleri psikolojik zorluklara yönelik psikologların nasıl yardım edebileceği konusuna da değinmemizde mutlak yarar var. Terapi ve psiko-eğitim temelli yaklaşımlar ile bakım verenlere hem duygusal desteklerde hem de başa çıkma becerileri geliştirilmesinde psikologlar yardımcı olabilirler. Terapi ve psiko-eğitim nasıl yardımcı olabilir, bu konu üzerinde konuşalım:
1-) Bireysel Terapi
Duygusal Destek: Bireysel terapi, bakım verenlerin duygusal yüklerini ifade etmelerine ve başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Terapist, kişiye özel stratejiler geliştirerek stres ve kaygıyı azaltmayı hedefler.
Başa Çıkma Mekanizmaları: Terapi, kişisel kaynakları keşfetmelerine ve sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmelerine olanak tanır.
2-) Grup Terapisi:
Paylaşım ve Destek: Aynı durumda olan bireylerle bir araya gelmek, bakım verenlerin yalnızlık hissini azaltabilir. Grup terapisi, deneyimlerin paylaşılması ve birbirine destek olunması açısından faydalıdır.
Empati ve Anlayış: Diğer bakım verenlerle yapılan paylaşımlar, empati duygusunu güçlendirir ve ortak bir anlayış oluşturur.
3-) Aile Terapisi:
İletişim ve Dinamikler: Aile terapisi, bakım verenlerin aile içindeki ilişkilerini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Bu süreçte, aile üyeleri arasında daha iyi iletişim ve anlayış sağlanabilir.
Rol Dağılımı: Terapi, aile üyeleri arasında görev ve sorumlulukların paylaşımına dair netlik sağlayarak, bakım verenin üzerindeki yükü hafifletebilir.
4-)Psiko-eğitim:
Hastalık Hakkında Bilgi: Psiko-eğitim, Alzheimer hastalığı hakkında bilgi edinmeyi içerir. Bilgi sahibi olmak, bakım verenlerin kaygılarını azaltabilir ve daha etkili bir bakım sunmalarını sağlar.
Stratejiler ve Araçlar: Eğitim, bakım verenlere pratik stratejiler sunarak, günlük yaşamda karşılaşabilecekleri zorlukları daha iyi yönetmelerine yardımcı olur.
Bu maddelere ek olarak Türkiye’de aktif çalışan Türkiye Alzheimer Derneği hem hastalara hem de bakım verenlere oldukça yararlı olmaktadır. Çeşitli etkinlikler düzenleyen dernek hem hastalara hem de bakım verenlere sosyal bir ortam yaratmakta. Hastalık sürecinde hem hastaya hem de bakım verene olumlu katkılar verebilir.
Biz Ne Yapmalıyız?
Biz insanlara da fazlasıyla rol düşmekte. Öncelikle Alzheimer’ın herkesin başına gelebilecek bir hastalık olduğunu bilmemizde yarar var. Bu doğrultuda gerekli hassasiyet için bir altyapı oluşturulmuş olur. Alzheimer hastalarına ve bakım verenlerine karşın özellikle hassasiyet göstermeliyiz. Komşular ve hastanın akrabaları bakım verene destek olup kişinin sosyal hayatından feda etmesinin önüne geçilebilir. Hastalık hakkında net konuşmalarda bulunmamalıyız. Damgalayıcı bir dil kullanmamalı ve hatta uzun uzun bakmamalıyız.
Bir diğer noktaysa Türkiye Alzheimer Derneğinin etkinliklerine katılım sağlayabiliriz. Olabildiğince bakım verenlerle olumlu temasta bulunmalıyız. Bu olumlu temas hem bizlere hem de bakım verenlere çeşitli noktalarda iyi gelebilir. Empati seviyemizin artması biz insanlara dünyaya farklı bir bakış açısıyla bakmamızda anahtar rol alabilir. Bakım verenlere ise kendilerine desteğin sadece çevresinden gelmediğini gösterebilir.
Bununla birlikte, Alzheimer konusunda daha fazla bilgi edinmek ve toplumsal bilinç oluşturmak adına, seminerler, atölyeler ve bilgilendirme toplantıları düzenleyebiliriz. Bu tür etkinlikler, Alzheimer ile ilgili doğru bilgilere ulaşmayı kolaylaştırır ve toplumsal bir destek mekanizması oluşturur. Alzheimer hastaları ve bakım verenlerinin yaşantılarını olabildiğince geniş kitlelere duyurmak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünmekteyim.
Sonuç olarak, Alzheimer hastalığına karşı duyarlılığımızı artırmak için toplum olarak üzerimize düşen rolü üstlenmeli, destekleyici bir çevre oluşturmalıyız. Bu süreçte, empati ve anlayış ön planda olmalıdır; böylece hem hastalar hem de bakım verenler daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürebilirler.
Sağlıkla Kalın.
Yiğit ORHAN
Psikoloji Öğrencisi
Comments