Löse
mi gibi ciddi bir hastalık, çocukların fiziksel sağlığının yanı sıra psikolojik sağlıklarını da olumsuz etkilemektedir. Çocuklar, tedavi sürecinde yalnızca fiziksel semptomlarla başa çıkmak zorunda kalmaz, aynı zamanda hastalığa dair korku, kaygı, yalnızlık ve depresyon gibi duygusal yükü ağır olan durumlarla da mücadele etmektedirler. Bu süreçte lösemi tedavisi gören çocukların psikolojik ihtiyaçlarına ruh sağlığı çalışanlarının kulak vermesi elzemdir.
Korku ve Kaygı:
Lösemi tanısı alan çocuklar, ölüm korkusu, tedavi sürecindeki belirsizlikler ve hastalığın gelecekteki etkileri hakkında kaygı ve korku hislerini yaşayabilirler. Bu duyguların hissedilmesi, tedavi sürecinde gayet doğaldır ve tedavi sürecinde kaygının belirli bir düzeyi, çocuğun motivasyonunu artırabilirken aşırı düzeyde kaygı olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak bahsi geçen kaygının boyutu çocuğun tedaviye olan inancını da derinden etkileyebilir. Bu noktada ruh sağlığı çalışanlarının görevi çocukların duygudurumlarını yorumlamaktır. Erken farkındalık, tedavinin hem tıbbi hem de psikolojik sürecinde büyük rol üstlenmektedir.
Ayrılık Kaygısı:
Özellikle tedavi sürecinde hastaneye yatışlar arttıkça, çocuklar ailelerinden ayrılma konusunda kaygı geliştirebilirler. Bu süreçte psikologlar, çocuğun ayrılık kaygısını azaltmada kilit bir rol üstlenmektedir. Süreç ne kadar iyi geçerse, çocuğun hastaneye yatış sürecinde edineceği olumsuz düşünceler düşebilir.
Düşük Özsaygı:
Tedavi süreçlerinde fiziksel değişiklikler (saç dökülmesi, zayıflama, vb.) çocukların beden algısını olumsuz etkileyebilir. İnsanlar olarak kendilik algımız, psikolojik iyi oluşumuzda kilit rol almakta. Çocuğun geçireceği fiziksel değişimler sonucu özsaygılarında ve kendilik algılarında olumsuz değişimler gözlenebilir. Çocuklara karşı bu noktada anlayışlı yaklaşılmalı, gelip geçer, kökü sende gibi anlayışsız cümlelerden ziyade daha empatik konuşmalarda bulunulmamalıdır.
Psikolojik Destek Yöntemleri:
Lösemili çocukların tedavi süreci sırasında yaşadıkları duygusal yükü ağır olan durumlar, şiddetine ve çocuğun psikolojik dayanıklığına göre tedavi motivasyonunu olumsuz etkileyebilmektedir. Bu süreçte psikologlar farklı yaklaşımlarla bu durumlara müdahele edebilir.
1) Bireysel Psikoterapi:
Çocuklara yönelik profesyonel duygusal destek, bireysel terapi biçiminde verilebilir. Bu noktada farklı psikoterapi ekolleri, çocuğun psikolojik destek ihtiyacına göre amaca yönelik farklı roller üstlenebilir. Örneğin Bilişsel- Davranışçı Terapi, çocukların kaygılarını ve depresif düşüncelerini değiştirerek tedaviye olan motivasyonuna olumlu katkıda bulunabilir. Şema terapi ise çocuğun hastalık, gelecek ve kendisi hakkında oluşturduğu şemalara yönelik müdaheleler içerebilir. Bireysel terapiyi diğer yöntemlerden ayıran nokta ise lösemi ile mücadele eden çocuğun karakteristik özelliklerine ve içinde bulunduğu duruma göre tanımlanabilir.
2) Sanat Terapisi:
Sanat terapisi, psikologlar olarak çocukların içinde bulundukları durumu hem değerlendirme hem de lösemiye karşı verdikleri savaşta çocuklara ufak bir zaman aralığı olsa dahi bir konfor alanı açmada etkili olabilir. Özellikle çocukların hislerini ifade etme noktasında bireysel terapiye kıyasla daha az zorlayabilen bu yaklaşım, çocukları tedavi sürecinden soyutlayarak psikolojik iyi oluşlarına destek verebilir. Çocukların bir yandan entelektüel gelişimine ara vermemesini de sağlayabilir. Resim yapma, heykel yapma veya müzikle müdahele gibi çeşitli alanları da içerisinde barındırır. Bu sayede çocuklar
iç dünyalarında yaşadıkları karmaşayı dışa vurmada rahat olabilirler.
3) Oyun Terapisi:
Lösemi ile verilen savaş, bazı durumlarda çocukların erken olgunlaşması sonucunu doğurabilir. Bu noktada tedavi alanların bir yetişkin değil de bir çocuk olduğunu, çocukların gelişim dönemlerinde oyuncakların ve oyunların çok önemli bir rol aldığını gözden kaçırmamalıyız. Evet, bazı durumlarda profesyonel destek gerekebilir, evet çocuklar bir yandan bilişsel gelişimlerini devam ettirmeli. İşte bu ikilem, çocuklara profesyonel destek noktasında oyun terapisinin etkinliğini bize gösterebilir. Oyun terapisi, çocuklar için önemli bir “profesyonel” destek aracıdır. Oyunlar yoluyla çocuklar, korkularını, duygusal yıpranmalarını, beklentilerini uzmanlara daha rahat ifade edebilir. Çocuğa tanınan bu ifade özgürlüğü çocukların psikolojik iyi oluşu üzerinde olumlu etkiler de bırakabilir. Bir yandan oyunlar oynayan çocuklar, uzmanlar tarafından değerlendirilir ve bir yandan da çocuklara psikolojik müdahelede bulunulabilir.
4) Grup Terapileri:
İnsanın doğası gereği, lösemi gibi hem fiziksel hem de psikolojik etkileri olan zor bir durumda yalnızlık hissine kapılması tedavisi motivasyonunda olumsuz olarak ciddi bir rol alabilir. Bu noktada çocuk, profesyonel uzman aracılığıyla lösemi tedavisi gören diğer çocuklarla bir araya gelerek duygusal destek aldığı ve sosyal ağ kurduğu bir ortamda bulunarak tedaviye olan motivasyonunu arttırabilir. Grup terapileri, tedavi gören çocuklar üzerinde yalnızlık hissini azaltabilir ve çocuklar arasında empati geliştirmek gibi gayet önemli bir bilişsel yeteneği pekiştirebilir. Ayrıca çocukluk döneminde edinilen arkadaşlıklar çocukların gelişiminde önemli bir rol almakta. Grup terapileri aracılığıyla birlikte yeni arkadaşlıklar edinilmesinin önü açılabilir.
5) Aile Terapisi:
Tedavi süreci, sadece çocuklar için yıpratıcı bir süreç olarak algılanmamalı. Ufak bir empati etkinliği bizlere ailelerin de bu süreçte olumsuz etkilendiği sonucuna ulaştırabilir. Üzerinden tekrar geçmeliyiz ki hepimiz insanız, duygularımız hayatımızda etkilidir; bizlerin davranışlarını bile şekillendirecek kadar güçlü bir fenomendir. Ebeveynler, özellikle çocuklarının gerek fiziksel olarak gerek psikolojik olarak zor durumdan geçtiklerini yaşayarak derinden etkilenebilir. Bu noktada ebeveynlere yönelik de psikolojik destek programları uygulanmalı. Fakat konumuzdan sapmamak için bu destek programlarından birisi olan aile terapisine ve aile terapisinin çocuk üstündeki etkilerine değinelim. Aile terapisi, bu süreçte özellikle ebeveynler odağında şekil alabilir. Aile terapisi, ebeveynlerin özellikle iletişim becerilerini geliştirmek ve stresle başa çıkma mekanizmalarını güçlendirmekte etkilidir. İletişim becerilerinin gelişmesiyle birlikte ebeveynler, çocuklarına yaklaşımları noktasında daha bilinçli olabilir. Stresle başa çıkma mekanizmalarını güçlendirerek yaşadıkları stresli durumu çocuğa yansıtmayabilirler. Bu değişimler çocuk üzerinde de olumlu çıktılar verebilir. Örnekle somutlaştırmak gerekirse, ebeveynler yaşadıkları stresi çocuklarına yansıtmayarak çocuğun kafasında kurabileceği “anne-babamın da hayatını kötü etkiliyorum” gibi düşüncelere karşı önlem alabilir. Başka bir örnekte ise çocuğa yaklaşımlarındaki bilinçlilik ile çocukların tedaviye olan motivasyonlarında olumlu rol alabilirler.
Ailelerin Duygusal Dayanıklılığı:
Aile terapisi bölümünde değindiğimiz üzere, aileler de tedavi sürecinden oldukça derinden etkilenebilir. Bu olası olumsuz etkiler, aile üyelerinin duygusal dayanıklılığı üzerinde doğrudan bir etki bırakabilir. Bu olası etki; depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu gibi muhtelif durumlara sebep olabilir. Bu durumlar bireysel olarak sıkıntılara yol açmakta fakat aile üyelerinin ortak değeri olan tedavi gören çocuğu da etkileyebilir. Hem kendilerinin psikolojik sağlığı için hem de çocuğun psikolojik iyiliği için aile üyelerine de profesyonel destek verilmesi gereken durumlar olabilir. Bireysel psikoterapiler ve toplu şekilde verilebilecek psikoeğitimler bu durum panzehri olarak görülebilir. Profesyonel psikolojik desteğin yanı sıra aile içerisinde iş bölümü de önemlidir. Tedavi sürecinde anne ve babanın üzerindeki yükü diğer aile üyeleri de yüklenmelidir. Diğer tedavi gören çocukların aileleri ile birlikte bir dayanışma içerisine girmek ailelerin duygusal dayanıklılığını güçlendirebilir. Lösemi tedavisi gibi zorlayıcı durumlarda, paylaşma ve dayanışmanın rolü fazladır. Dayanışmanın rolünü somutlaştırmak gerekirse; çocuğu iyileşen bir ailenin bu grupta yaşadıkları süreçleri aktarması diğer ailelere bir umut olabilir. Umut bir tohumdur, çeşitli yerlere yayılarak çeşitli toprakları yeşertir, bir başka ailenin çoraklaşmış arazisinde orman olarak yeniden vücut bulabilir. Farklı bakış açısından daha bakarsak, bir aileye; birden fazla hayata dokunarak bireysel duygusal dayanıklılığınızı arttırabilirsiniz. Ve belirtmekte yarar var, umut lösemi tedavisinde en önemli unsurlardandır. Hastanın ve ailenin motivasyonunu olumlu etkiler.
Bizler Ne Yapmalıyız:
Bizler de -sürecin dışarısında kalan bütün vatandaşlar olarak sesleniyorum- bu süreçte oldukça önemli roller alabiliriz. İlgili sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olabiliriz, sosyal sorumluluk projelerine katılabiliriz, gerekli okumalar yapabiliriz, gerek sağlık çalışanlarına gerek aileye destek olabiliriz.
Comentários